Güçlü ve Etkili Bir Işık 'Yıldız Moran' İnsan Ve Doğa Yan Yana



Yıldız Moran, Türkiye fotoğrafçılığında bir şimşek gibi aniden çakmış, gözleri kamaştıran büyük etki yaratmış kısa bir ışık gibidir. Hiç sönmemiş ve sönmeyecek, geriye bir karanlık bırakmamış, dönem dönem hatırlanarak bugüne kadar etkisini de parlaklığını da daima koruyabilmiş bir ışık,sanatçıdır.



Yayın Tarihi: 7.12.2018 12:41:00

Fotoğrafları kadar hikâyesiyle de ilgi çekici bir kişiliktir. Türkiye’nin ilk akademik eğitim almış kadın fotoğrafçısı ve Türkiye’nin ilk sözlük yazarlarından A. Vahid Moran’ın üç çocuğundan biridir.

Robert Kolej’deki eğitiminden sonra, dayısı ünlü sanat tarihçisi Prof. Mazhar Şevket İpşiroğlu’nun tavsiyesi üzerine Yıldız Moran kendi başına Londra’ya fotoğraf eğitimi almaya gitmiştir. Yıl 1950. Fotoğraf okulunu bitirdikten sonra meşhur Old Vic tiyatrosunun fotoğrafçısı John Vickers’ın yanında çalışmaya başlamıştır. Sanat çevresiyle tanışıyor, çoğu sanatçı portresi çekiyor ve ilk sergisini de Cambridge’de açıyor. Yıl 1953. Bir yıl içinde beş sergi daha açacak, fotoğrafları satılan, ilgi gören ve bilinen genç bir fotoğrafçı olmayı başaracaktır. Sonra Yıldız Moran kendi hayatını kurmak üzere kanatlanıyor ve önce Avrupa’yı uçuyor. Burada çektiği fotoğraflardan bazıları İstanbul Modern’deki sergide yer almaktadır. Ardından Türkiye’ye dönmüştür. Anadolu’yu dolaşıp birsürü fotoğraf çekiyor ki onlar bugün çok sevilen Yıldız Moran fotoğrafının ana gövdesini oluşturmaktadır. Çünkü döneminin güncel fotoğraf anlayışını, iyi teknik bilgi ve dinamik bir bakış açısıyla birleştirerek yenilikçi karelere dönüştürüyor.



1950’LER İSTANBUL

Onun fotoğraflarında savaş sonrası dönemde, gündelik hayatın içindeki anların peşine düşen efsane ve muhteşem kareler yaratan büyük gazeteci fotoğrafçılarla bir eşzamanlılık hemen görünür. Çektiği fotoğraflar, Anadolu’da akıp gitmekte olan zamanın içinden kesilmiş birbirinden şahane karelerdir. 1950’lerin İstanbul’u ve Anadolu’sunda çocuklar, kadınlar, işçiler... Yaşamın tüm canlılığı Yıldız Moran’ın fotoğrafında güzel bir şekilde yer almaktadır. Harman yapan kadınlar, Diliskelesi tren istasyonunda bekleyenler ya da Haliç’teki balıkçılarda hareketin akıp gidişini, mesela dövenin dönüşünü, denizin kıpırtısını hemen hissediyorsunuz. Hem de garip bir şekilde tüm detaylarıyla birlikte...
Dokular çok dikkat çekiyor. Duvarlar, yollar, ama en çok giysiler, örtüler, çuhalar... Bu fotoğrafları çekerken bir yatak örtüsünün, bir genç kızın elbisesinin desenlerine, yıpranmış, eprimiş, iplik iplik sökülmüş çoğu kez bir çocuğun gömleğindeki gibi kocaman bir yamayla farklı bir deseni ağırlayan alaca bulaca bir geometrik hal almış giysilerin dokularına kapıldı mı acaba? Nesnelerin dokusu, onun çok ilginç insansız fotoğraflarında da kendini göstermektedir. Samanların, çatlak toprağın, hasırların dokusu, akan suyun köpüğü, tencerelerin-testilerin istifi, bir ahşap saçağa asılmış örümcek ağı... Hepsi de insana önce güneşin sıcaklığını, suyun serinliğini hatırlatan bir gerçekçiliğe sahip ama baktıkça soyut kompozisyonlara dönüşen bir estetik güce de sahip fotoğraflar vardır. Baktıkça insanın içi sanat aşkı ile çekilen fotoğrafların bize yansıttığı tuhaf ama güzel duygularla başbaşa bırakıyor.




İNSAN VE DOĞA 

Tüm bu fotoğrafları İstanbul Modern’in fotoğraf galerisinde açılan ‘Yıldız Moran: Bir Dağ Masalı’ adlı sergide görebilirsiniz. Sanatçının bütün kariyeri boyunca kullandığı Rolleiflex makinesinin çektiği gibi, tam kare fotoğraflar bunlardır. Birçoğu eşit boyda basılmış ve ikili bir sıra halinde çoğunlukla yepyeni bir fotoğraf şeridine dönüşmüşler. Ya da zamanın akışını bize hatırlatan bir filme. Müzenin geçici binasındaki sınırlı mekâna da uygun bu sergileme, Haliç ile İngiltere’yi, Anadolu ile İtalya’yı, insan ile doğayı yan yana getirip önümüze sergilemektedir.



Anadolu’da çektiği bu şahane fotoğrafları kartpostal olarak bastırmayı düşünür ve bir matbaacı ararken şair Özdemir Asaf ile tanışmıştır. Bu, onun ilginç hikâyesinin en önemli sayfasını açar. Özdemir Asaf ile kısa süre içinde evlenirler. Renkli kişiliği, zekâyla yoğrulmuş şiirleriyle yaşadığı dönemde de çok tanınmış bir isim olan Özdemir Asaf, Yıldız Moran için çok güzel şiirler yazmıştır. Yıldız Moran da onun için fotoğrafı bırakır. 1963’te evlenirler, dört yıl içinde Yıldız Moran üç çocuk sahibi olur ve çocuklarıyla ilgilenmek için fotoğraf makinesini kutusuna koyup, kapatır. Bundan sonra Moran’ın fotoğraf çekmediği, arasında eşinin şiirlerinin de olduğu çeviriler yaptığı, onun kitaplarını basıma hazırladığı, sözlükler hazırladığı söylenmiştir. 1970’te son sergisini açıyor, 1982’de fotoğraf sanatına yaptığı katkılar nedeniyle ödüllendiriliyor ve 1995 yılında 63 yaşında hayata veda ediyor. Ölümünden birkaç yıl sonra 1998’de Adam Sanatevi’nde, 2004’te Ankara’da ve günümüze kadar yurtiçi ve yurtdışında pek çok yerde sergileniyor fotoğrafları. Sadece 12 yıllık kısacık bir kariyerin ürünü olan, pırıltısını hiç yitirmeyen fotoğraflar o öldükten sonra da yolculuklarını sürdürmeye devam ediyor.

 Aşk dolu  başarı hikayesi.