Savaş Sanatı: Düşmanını Tanı, Kendini Tanı



Düşmanını tanı, kendini tanı; yüz kere savaşsan, yüzünü de kazanırsın. Savaş sanatı bu kaideyle ortaya koyulur.



Yayın Tarihi: 3.04.2018 11:21:00

Baron von Clausewitz (1780 - 1831), bugün hâlâ alanının temel klasiği olarak nitelendirilen "Savaş Üzerine" (Vom Kriege, 1832) adlı kitabında "Savaş, siyasetin başka araçlarla sürdürülmesidir" diyordu. İtalyan Nicolo Machiavelli (1469 - 1527), Baron`dan 300 yıl önce yazdığı "Prens" (Il Principe, 1513) adlı ders kitabında, öğrencisi olan hükümdara yönetmenin ve savaşmanın inceliklerini anlatıyordu. "Prens" de düşünce tarihinin klasikleri arasındaki yerini koruyor. Yazarının adı ise "Makyavelizm" olarak, bir deyime dönüştü ve "amacına ulaşmak için her yola başvuran ilkesiz kişileri" tanımlamak üzere hâlâ kullanılıyor.

"Yaşama ve ölme anı"

Machiavelli`den iki bin yıl önce de, Çin`de Sun Zu, prensleri eğitmek için "Savaş Sanatı" adında bir el kitabı yazmıştı. Sun Zu, hakkında muhtelif rivayetler olan bir kişidir. Kimileri böyle birinin hiç yaşamadığını iddia eder. Kimilerine göre de İsa`nın doğumundan 600 yıl önce, Çin hükümdarına hizmet etmiş ve ona savaş sanatını öğretmiş gerçek bir kişinin varlığına dair belgeler vardır. Sun Zu`nun 13 makaleden oluşan savaş dersleri el kitabı şöyle bir temel tespitle başlar: "Savaş devlet için hayati önemdedir. Yaşama ve ölme anıdır. İmparatorluk burada korunur ya da kaybedilir. Savaşı iyi düzenlemek en önemli şeydir." Sun Zu`ya göre savaş kaçınılmazdır ve savaşlar hep olacaktır; ama önemli olan, savaşa başlama zamanını iyi belirlemektir. Sun Zu`nun ilk tavsiyesi şudur: "Düşmanlarınız arasındaki farklılıklardan yararlanın. Her türlü bağış, hediye ve armağanla durumundan memnun olmayanları kendi yanınıza çekin."

Düşmanın sizden güçlü olması mümkündür, o zaman yine sabırlı bir çalışma gerekir: "Düşmanlar sizden daha güçlü kuvvetliyse, kesinlikle saldırmayacaksınız, genel bir tavır almaktan dikkatle kaçınacaksınız. İçinde bulunduğunuz gerçek durumu büyük bir özenle gizleyeceksiniz. Bazen eğilmek zorunda kalacaksınız, bazen korkar gibi yapacaksınız. Bazen de kendinizi olduğunuzdan daha zayıf göstereceksiniz ki, kibirli düşman sizi hafife alsın ve yanlış zamanda saldırsın."


Sun Zu, saldırı planlamasını için de şunları öneriyor: "Düşman plan yaparken saldırın. Önce ittifaklarını bozun, sonra ordusuna saldırın. En kötü politika, şehirlere saldırmaktır. Başka hiçbir çözüm kalmadıysa şehirlere saldırın. Eğer kuşatma süresi üç ayı geçmiş ve siz hâlâ bir sonuç alamamışsanız suç sizdedir..." Sun Zu, savaş dersi veriyor, ama savaşın aslında en son çözüm olduğu görüşünde: "Usta bir general en uç çözümlerle sınırlı değildir. O, savaşmadan düşmanını aşağılamasını bilir. Bir damla kan dökmeden, hatta kılıç çekmeden şehirlere hakim olur. Başka krallıklara ayak basmadan, uzun operasyonlarla onları fethetme yollarını bulur."

Sun Zu, savaşta ve her durumda en önemli şeyin bilgi olduğunu söyler: "Çok ağır cezalandırın, çok bol ödüllendirin: Düşman hükümdarının sarayında, bakanlarının evlerinde, generallerinin çadırlarında, her yerde bol bol casusunuz olsun. Bütün önemli subayların listesini elde edin, sadece adlarını değil lakaplarını; çocuklarının, akrabalarının, dostlarının adlarını da öğrenin. Düşman da size casus gönderecektir. Bunları fark edince sakın öldürmeyin, karşı tarafa yanlış bilgi vermelerini sağlayın."

Kazanmanın tek yolu

Sun Zu savaşı kazanmanın tek yolunun bilgi ve gerçekçi değerlendirme olduğunu tekrar tekrar anlatır. Sun Zu`nun çok basit bir formülü vardır: "Düşmanını tanı, kendini tanı; yüz kere savaşsan, yüzünü de kazanırsın." Düşmanını tanımıyorsan ama kendini iyi tanıyorsan kazanma ve kaybetme şansı eşittir... Hem kendini hem de düşmanını tanımıyorsan, girdiğin her savaş senin yenilginle sonuçlanacaktır. Sun Zu, bunları 2 bin 600 yıl önce yazmıştı.